UMRE NEDİR? Sözlüklerde “ziyaret etmek” anlamına gelen umre, dini bir kavram olarak, özel bir şekilde Kabe’nin ziyaret edilmesini ifade etmektedir. Umre, belirli bir zamana bağlı olmaksızın (Arefe günü ile Kurban Bayramının ilk dört günü hariç) ihrama girip tavaf ve say yaptıktan sonra, tıraş olup ihramdan çıkarak yapılan ibadettir. Yolculuk - Sefer Duası: Bu vasıtayı bizim emrimize veren Allah’ı tenzih ederim, yoksa bu vasıtaya yakın olmaya bizim gücümüz yetmezdi. Hiç şüphesiz, hepimiz Rabbimize dönücüleriz. Allah’ım, Senden bu yolculuğumuzda hayır ve takva, amellerden de Senin razı olacaklarını dileriz. Ya Rabbi, bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır, uzakları Sen yakınlaştır. Sonrada bizi taatinden ayırma. Allahım, seferde Sahibimiz Sen, geride bıraktığımız ailemizin Vekili de Sensin. Allahım, yolculuğun sıkıntılarından, manzaranın kötüye değişmesinden, mal ve aile hususunda kötü dönüşten Sana sığınırım..” Umrenin hacdan farkı, Arafat ve Müzdelife vakfesi, kurban kesme, şeytan taşlama görevlerinin umrede bulunmamasıdır. Bundan dolayıdır ki, umreye “hacc-ı asgar”, yani küçük hac, hac ibadetine de “hacc-ı ekber”, yani büyük hac denmiştir. Hanefî ve Malikîlere göre bir müslümanın ömründe bir kez umre yapması müekked sünnettir. Şafiî ve Hanbelîlere göre ise farzdır. Bakara Suresi’nin 196. ayetinde Cenab-ı Allah umre ibadetinden bahsederek: “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın...” diye emretmiştir. Yani nafile bile olsa hac veya umreden birine veya ikisine başladınız mı tamamlayın, eksik bırakmayın veyahut tam olarak yerine getirin. Ne başından ne sonundan eksik yapmayın... anlamında bu ibadetin önemi üzerinde durulmuştur. Ebu Hureyre’den (ra) bir rivayette: “Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için keffarettir. Haccı Mebrurun karşılığı cennetten başka birşey olamaz!” diye söyleyen Peygamberimizin “bir umre, diğer umre” tabiri, bir umre diğer umre ile birlikte şeklinde anlaşılmıştır. Yani mana “bir umreden sonra bir umre daha yapılırsa, bu ikisi arasında işlenmiş olan günahlara keffaret olur,” diye anlaşılmıştır. İbn Abbas’ dan (ra) bir rivayette: “Hacla umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar günahı, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi temizler.” diye buyuran Peygamberimiz, bu sözü ile, temizliğin çok güçlü bir manevi temizlik olacağının benzetmesini yapmıştır. Yine Ebu Hureye’ den (ra) bir rivayette: “Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.” diye buyuran Peygamberimiz çocuk, kadın ve yaşlı birinin hac ve umreyi yaparak cihad ile aynı sevabı kazanabileceğini bildirmiştir. Ayrıca bu Hadis-i Şerif’ten, insan ruhunun bu üç ibadetle de aynı terbiye ve eğitimi alabileceği vurgulanmıştır. Ramazan Umresi Hayırlı ameller yerine getirildiği vakitlere göre birbirinden üstünlük arzeder. Bazı vakitlerde yapılan ibadetler, diğer vakitlerde yapılan ibadetlere nazaran daha faziletlidir. Ramazan ayı ise hayırlı amellerin değerinin katlanması açısından diğer aylardan daha üstündür. Bunun içindir ki, Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazan ayında yapılan umreyi diğer zamanlarda yapılan umreden daha faziletli görmüşve “Ramazan ayında yapılan umre, hacca denktir.” 7 diye buyurarak, bir önceki hadiste hac ve umreyi cihada benzetirken, bu hadiste de Ramazan umresini hac ibadetine benzeterek umre ibadetinin değerine değer katmıştır. Sahabeden Ebu Rezin el-Ukeyli (ra), “Ey Allahın Rasulu! Babam ihtiyar bir insandır. Ne hac ne de umrede yolculuk yapmaya gücü yeter.” diye sormuş, Peygamberimiz de (s.a.v.), “Babanın yerine sen hac ve umre görevini yap.” buyurarak yolculuk yapmaya gücü yetmeyen başka birinin yerine hac ve umre görevinin yapılabileceğini bildirmiştir. Umre İlmihali A. Umrenin sünnet, vacip veya farz olma şartları Bir insana umrenin sünnet, (yahut vacip veya farz) olabilmesi için müslüman, akıllı, büluğa ermiş, özgür, ekonomik gücü yeterli ve sağlıklı olması, yol güvenliğinin bulunması ve kadının can, mal ve namus güvenliğinin sağlanmış olması gerekir. B. Umre ibadetinin zamanı Umre için belirli bir zaman yoktur, her zaman yapılabilir. Ramazan’da yapılması mendup ve daha faziletlidir. Ancak, Hanefî Mezhebi’nde “Teşrik Günleri “ denilen, yılda beş gün, yani arefe günü sabahından bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak tahrimen mekruhtur. Şafiî, Malikî ve Hanbelî Mezheplerine göre hac için niyetli olmayanlar, teşrik günleri dahil yılın her gününde umre yapabilirler. C. Umrenin frazları Umrenin iki farzı vardır. Bunlar; İhrama girmek ve Kabe’yi tavaf etmektir. Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükündür. Şafiî ve Hanbelîlere göre bu dört nüsük, yani ihram, tavaf, sa’y ve tıraş birer rükündür. Malikî Mezhebi’nde ise, ilk üçü rükün, tıraş ise vaciptir. Şart: Yerine getirilmesi gerekli olan şey. Hükmün varlığı kendisine dayanan şeydir. Rükün: İbadetlerin ve akidlerin asli bölümlerini ifade eder. Kabe’yi Tanıyalım Kabe, Mekke’de Mescid-i Haram’ın ortasında yer alır. Kabe, dört köşeli, küp demektir. Kur’an-ı Kerim’de “Beytullah” (Allah’ın Evi), “el Beytül’l –Atik” (en eski ev), “el- Beytül-Mamur”, “el-Beytül Haram” (korunmuş ev) gibi isimlerle adlandırılır. Ayrıca, yüce tutulan anlamında “Kabe-i Muazzama” da denir. Kabe 14 m. yükseklikte, köşeden köşeye de 15 m. kadar ayrı ayrı ölçülerde genişliğe sahiptir. Kabe’nin Rükünleri: Kabe’nin herbir köşesi 4 ayrı coğrafi yönü gösterir. Bunlardan: Doğu yönünü gösteren köşe Rükn’ül Hacer’ül-Esved, Kuzey yönünü gösteren köşe Rükn-ül Iraki, Batı yönünü gösteren köşe Rükn’üş-Şamı, Güney yönünü gösteren köşe de Rükn’ül Yemani’dir. Peygamberimiz, tavafa başlarken ve Hacer’ül-Esved’in her karşısına geldiğinde selamladığı gibi Rükn’ül-Yemaniyi’de selamlamıştır. Hz. İbrahim, Hz. İsmail ile Kabe’yi Hz. Adem’in attığı temeller üzerine iki kapılı ve üstü açık olarak inşa etmişti. Daha sonraları Kabe bir çok kez tamir görmüş olup, bunların en önemlisi 605 yılında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Hacer’ül Esved’i yerine koyarak Kureyş kabilelerinin tamirat çalışmalarındaki hakemlik yaptığı olay olmuştur. Osmanlılar döneminde de, I. Ahmet ve IV. Murat zamanında önemli tamiratlar ve yenilikler yapılmış olup, en kapsamlı tamirat 1997’de yapılmıştır. Kabe 14 m. yüksekliğinde ve 1.25 m. kalınlığında duvarlarla örülüdür. Köşeden köşeye de 15 m. kadar da ayrı ölçülerde genişliği vardır. Kabe’nin içinde Rükn’ül Irakı köşesinde damına çıkılan bir merdiven, güney ve kuzey yönünde dizilmiş üç sütun mevcuttur. Hacer’ül Esved: Kabe’nin doğusunda 1.15 m. yükseklikte, gümüş muhafaza içindedir. Hacer’lül Esved siyah taş anlamındadır. Hz. İbrahim Kabe’yi inşa ederken, tavafın başlangıcını belirlemek için onu Ebu Kubeys dağından getirerek buraya yerleştirmiştir. Hz. Ömer (ra): “Biliyorum ki, sen bir taşsın. Ne zarar, ne de fayda verirsin. Eğer ben, Rasulallah’ın sana dokunduğunu görmeseydim, sana el sürüp öpmezdim.” 26 demiştir Hacer’ül Esved’i selamlamak, Allah’a verilmiş olan sözü yenilemek anlamındadır. Ruhlar aleminde verilen söz burada yeniden sembolik olarak tazelenmiş olur. Altınoluk (Mizab): 605 yılında Kureyş Kabilesi Kabe’yi inşa ederken tavandaki suyun akması için bir oluk koymuşlar, daha sonra Emevi halifelerinden I. Velid döneminde 96 ilk kez altınla kaplanmıştır. Osmanlı padişahlarıIV. Murat ve Abdulmecid tarafından altınoluk yenilenmiş, en son 1997’de değistirilmiştir. Mültezem: Hacer’ül Esved ile Kabe kapısı arasındaki 2 metrelik yere mültezem denir. Sıkı sıkıya yapışılan anlamındadır. Hadislerde duaların kabul edildiği yer olarak bildirilmiş olup, Peygamberimizin mültezeme gelerek göğsünü, yüzünü ve ellerini oraya yapıştırarak dua ettiği rivayet edilmiştir. Kabe Kapısı: Hacer’ül Esved’e 2m. uzaklıkta olup, yerden 1,90 m. yüksekliktedir. Kapının yüksekliği 3,10 m. olup, genişliği de 1,90 m.’dir. Hz. İbrahim Kabe’yi inşa ederken kapı yerini boş bırakıp, kapı takmamıştı. Kabe ilk yapıldığında şimdiki kapısının karşı duvarında da bir kapısı vardı. Kapıyı ilk kimin taktığı bilinmemekte olup, 605 yılında Kureyş tamir yaparken kapıyı teke indirmiş ve yerden 2 m. kadar yükseltmiştir. Kabe kapısı ilk kez Halife I.Velid tarafından altınla kaplatılmıştır. Bir çok kez yenilenmiştir. Kabe Örtüsü: Kabeye örtü asma adeti Peygamberimiz döneminin öncesinde de görülmektedir. Bu zamana kadar da örtü kullanılmıştır. 1943 yılına kadar Osmanlı’nın kullandığı Kabe örtüsü kullanılmaktaydı. Şimdilerde ise Hudeybiye taraflarında özel bir fabrikada dokunmaktadır. Örtü 14 m. uzunluğunda olup, 48 parçadan oluşmaktadır. Kabe’nin 4 tarafını çevreleyen yukarı kısımdaki yazı kuşağına “hızam” denir. Uzunluğu 45 m.’yi bulmaktadır. Örtünün kendisi de yazılı olarak dokunmuştur. Bu yazılar altın ve gümüş teller kullanılarak yazılmaktadır. Hicr: Rüknü’ş Şami ve Rüknü’l Baki köşelerine yarım daire şeklinde 1,30 m. yüksekliğindeki duvarla örülü yerdir. Hicr-i İsmail adı da verilir. Burası önceleri Kabe’ye dahilken, 605 yılından itibaren Mekkeliler burayı Kabe’nin dışında tuttular. Bu alanın Kabe’den olduğu anlaşılsın diye burayı taş duvarla belirgin hale getirdiler. Hz. Aişe’den rivayet edilir ki: “Rasulullah (s.a.v.) beni elimden tutup Hicr’e soktu ve: “Kabe’ye girmeyi arzu edersen burada namaz kıl!” dedi.” (28) Bu rivayette Peygamberimiz (s.a.v.) Hicr’in Kabe’nin bir parçası olduğunu bildirmektedir. Onun için tavaf Hicr’i İsmail’in dışından yapılır. Makam-i İbrahim: Kabe’ye yaklaşık 15 m. kadar uzakta olup, Kabe’nin inşası sırasında Hz. İbrahim’in Kabe’nin duvarını örmek için üzerine çıkıp iskele gibi kullandığı, üzerinde İbrahim’in (a.s.) ayak izinin bulunduğu taştır. Önceleri Kabe’ye bitişikken, Kabe’yi engellediği için Hz. Ömer tarafından bugünkü yerine getirilmiştir. Kura’n-ı Kerim’de: “Biz, Beyt’i (Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenilir bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin.” Ve ayrıca: “Orada apaçık nişaneler, İbrahim’in makamı vardır. Oraya girenler emniyette olur.” ifadelerinde iki yerde Makam-ı İbrahim’den bahsedilmektedir. Tavaf zamanı izdiham yoksa Makam-ı İbrahim’de namaz kılmak daha faziletlidir. Makam-ı İbrahim’in karşısında bulunduğunda ayağını hangi sağlam temellere basman gerektiğini ve İbrahimi duruşa çağlar ötesinden sahip çıktığını unutmamalısın. İHRAM Hürmet edilmesi gereken bir yere ya da zamana girmek anlamına gelen ihram, bir kimsenin, hac veya umre ya da her ikisini yapmak niyetiyle, belirli zamanlarda helal olan bazı davranışları kendisine haram kılmasıdır. Normal zamanlarda helal olan bazı davranışlar ihramlı için yasak hale gelir. Hacının veya umrecinin ihrama niyetlendiğinde üzerine aldığı dikişsiz iki parçadan oluşan giysiye de ihram elbisesi denir. İhramın farzları: Hanefî Mezhebine göre ihramın iki farzı vardır: Niyet etmek, Telbiye getirmek. 1. Niyet etmek: İhrama niyet, yapılacak olan ibadetin umre olduğunun kalben belirlenmesidir. Niyetin dil ile yapılması ise müstehabtır. İhrama, niyet ederek ve telbiye getirilerek girilir. Niyet ise; “Allah’ım! Senin için Umre yapmak üzere ihrama girdim. Onu bana kolaylaştır ve onu benden kabul buyur,” diyerek yapılır. 2. Telbiye: Emre icabet etmek anlamına gelen telbiye, “Lebbeyk“ diye başlayan şu cümlelerdir. Ey allahım, işte buradayım, buradayım. Buradayım; Senin ortağın yoktur, buradayım, buyur. Hamd, nimet ve mülk senindir. Senin ortağın yoktur. Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke La şerike leke Lebbeyk. İnnelhamde venni’mete leke vel mülk. La şerike Lek. Telbiyenin yüksek sesle getirilmesi sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.): “Cebrail bana geldi ve ashabıma tehlil ve telbiyeyi yüksek sesle söylemelerini emretmemi bildirdi” buyurarak, “söylediğimin manasını düşünerek davete icabet edilmenin şuuru ile geldim Allah’ım” demelidir. O heyecanı bütün dünyaya ilan edercesine heyecanlı olmalıdır. Umre Yolcusu Telbiyeden Ne Anlamalı? “Buyur Allah’ım buyur! Buyur, senin hiç ortağın yoktur. Buyur, şüphesiz her türlü övgü, nimet, mülk, hükümranlık sana mahsustur. Senin ortağın yoktur.” İhram zırhını giyen hacı (umreci) “Buyur Allah’ım buyur! Emrindeyim buyur!” derken Kabe’sine çağıran Rabbi’nin tam önündeymiş, huzurundaymış gibi hisseder kendini. “Davetini duydum, emrine uydum, huzuruna geldim, bütün benliğimle ve içtenliğimle emrindeyim!” der ve günlerce bunu birçok davranışlarıyla ispatlamaya çalısır. Bu sözler, dünyanın dörtbir tarafından gelen, renkleri, dilleri ülkeleri ve kültürleri farklı, fakat hedef ve gayeleri aynı milyonlarca müslümanın hep birlikte seslendirdikleri ortak bir and, ortak bir parola olarak kutsal iklimde sürekli yankılanır. Tevhid inancına bağlılığı ve Allahtan başkasına asla kul köle olunamayacağını anlatan bu sözler, İslam dininin mü’minlere kazandırdığı en önemli ortak noktalardan birini dile getirir. “Lebbeyk” demekle “Ben buradayım” demiş olacaksın. “Allah’ım, Adem’le başlayıp Hz.Muhammed’le devam eden lebbeykliler korosuna beni de kat!” demiş olacaksın. Telbiyeyi öyle heyecanla okumalısın ki, Cebrail’in (a.s.) emri üzerine, ilahi bir marş olarak yüksek bir sesle bütün dağlar taşlar duyacak şekilde tekrar terennüm etmelisin. İhramın vacipleri: İhramın vacipleri ikidir. Mikat sınırlarını ihramlı olarak geçmek, İhram yasaklarına uymak. 1. Mikat sınırlarını ihramlı olarak geçmek: Sözlükte “bir işi görmek için verilen zaman, bir işin yeri” anlamlarındaki mikat, Harem bölgesine dışarıdan gelenlerin, ihrama girmesi gereken yerlerdir. İhramsız olarak bu sınırları geçmek caiz değildir. Ancak, Harem bölgesine giren kişiler mikat yerlerinden önce de ihrama girebilirler. Mikat yerleri (İhrama girme yerleri) İhrama girilecek yerler, kişilerin oturdukları yerlere göre 3’e ayrılır. a. Harem Bölgesi b. Hil Bölgesi c. Afak Bölgesi a. HAREM BÖLGESİ: Mekke-i Mükerreme’yi çevreleyen, bitkileri koparılmamak ve av hayvanlarına zarar verilmemek üzere belirli sınırlar içindeki emniyetli bölgelerdir. Harem Bölgesi’nin sınırlarını Cebrail (a.s.) aracılığı ile Hz.İbrahim belirlemiş olup, sınırlardaki işaretleri ise Peygamberimiz (s.a.v.) yerleştirmiştir. Bu sınırların en yakını Mescid-i Haram’a 8 km. olup “Ten’im”, en uzak olanı da Taif yönünde “cirane” (şi’bu Al-i Abdullah) ve Hudeybiye yakınlarındaki “Aşair”´dir. Mekkeliler umre için “Hil” bölgesine çıkarak “Ten’im” gibi harem bölgesi dışında bir yerde ihrama girerler. b. HİL BÖLGESİ: Harem Bölgesi ile Mikat yerleri arasındaki yerlerdir. Burada yaşayanlara “Mikatiler” denir. Bunlar ihrama bulundukları Hil Bölgesi’nde girerler. c. ÂFÂK BÖLGESİ: Harem ve Hil Bölgeleri dışında kalan yerlere Âfâk, bu bölgede yaşayanlara “Âfâki” denir. Âfâkiler, Hil Bölgesi’ni çevreleyen beş yerden birinde veya hizasında ihrama girerler. Bu yerler Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından belirlenmiştir. İhrama girme yeri olarak belirlenmiş Mikat yerleri şunlardır: Zülhuleyfe (Âbâr-ı Ali) Cuhfe: Yalemiem Karn-ül Menâzil Zat-ul Irk Zülhuleyfe (Âbâr-ı Ali) Medine tarafından Mekke’ye gelenlerin mikatıdır. Medineden 11 km. güneydedir. Mekke’ye en uzak mikat burasıdır. Peygamberimiz Veda Haccı için burada ihrama girmiştir. Mekke’ye 450 km. uzaktadır Cuhfe: Medine Cidde arasında, Kızıldeniz sahilindeki Rabığ kasabasının yanındadır. Mekke’ye 187 km. uzakta olup, Türkiye, Avrupa, Kuzey Afrika, Suriye ve Filistinden gelenler burada ihrama girerler. Yalemlem Yemen ve Hindistanlıların mikatıdır. Mekke’nin güneydoğusundadır. Mekke’ye en yakın mikat olup 54 km. uzaklıktadır. Karn-ül Menâzil Necd ve Kuveyt Bölgesi’nden gelenlerin mikatıdır. “Seyl” olarak da isimlendirip Mekke’ye 94 km. uzaklıktadır. Zat-ul Irk Irak yönünden gelenlerin mikatı olup Mekkeye 94 km uzaklıktadır. 2. İhram yasaklarına uymak: Niyet edip telbiye getirerek ihram giydikten sonra söz, fiil, davranış ve giyim ile igili birtakım yasaklar başlamıştır. Bu yasaklara uymak vacip olup, bunlar: a. Vücutla ilgili yasaklar -Saç, sakal tıraşı olmak, bıyıkları kesmek, Vücuttan tüy veya kıl tıraşı yapmak veya yolmak, koparmak -Süslenme amacıyla saç, sakal, bıyık yağlamak, boyamak, jöle, oje ve ruj benzeri şeyleri kullanmak, -Vücuda veya ihrama güzel koku sürmek, kokulu sabun kullanmak. -Giyim ile ilgili yasaklarBu yasaklar erkekler içindir. Kadınlar normal elbiselerini giyer ve ihramda yüzlerini örtmezler. -Dikişli elbise veya iç çamaşırı giymek, -Başı veya yüzü örtmek, takke takmak, -Eldiven, çorap, topukları kapatan ayakkabı giymek. c. Cinsel konularla ilgili yasaklar -Cinsel ilişki ve onu hatırlatıcı davranış veya konuşmalar. d. Av yasağı -Avlanmak veya avcıya yardımcı olmak. e) Harem Bölgesi yasakları -Bitkilerin koparılması veya kesilmesi. f) Davranış yasakları -İnsanlara sövmek, hakaret etmek, alay etmek, -Başkalarıyla tartışmak, kavga etmek. İhramın Sünnetleri -İhram öncesinde gusul abdesti almak -İhram öncesi vücut temizliği yapmak -İhram örtüsünün, birinin vücudun belden aşağısını, diğerinin de baş hariç belden yukarısını örten iki parçadan oluşması -İhramdan (niyet ve telbiyeden) önce vücuda güzel kokular sürmek, (İhramda koku sürmek ise caiz değildir.) -İhrama girmeden önce kerahet vakti değilse iki rekat namaz kılmak, -Niyeti dille sesli olarak yapmak, -Telbiyeyi namazdan sonra yapmak, (telbiye Mikat sınırına girmeden getirilmelidir.) -İhramlıyken her fırsatta telbiye getirmek. Umre Yolcusu Mikattan ve ihramdan Ne Anlamalı? Muhterem kılınmış bir toprağın sınırındasın. Bu topraklara Mikat denir. Unutma ki, bu sınırlar Melek Cebrail aracılığı ile Allah tarafından belirlenmiştir. Mikatı, mahşerin sınırı da sayabilirsin. Sadece sırtındaki elbiseleri değil, içindeki seni ayrıcalıklı kıldığına inandığın duygu ve düşünceleri de Mikat’ta bırakmalı, haram duygu ve düşüncelerle Harem’e girerek, ilahi mahremiyete manevi tecavüzde bulunmamalısın. Anadan doğduğun gibi gelmelisin huzura. Anadan doğmuş gibi saf ve tertemiz dönmek istiyorsan bunu mutlaka yapmalısın. Şunu iyi bil ki, varışın dönüşünü belirleyecektir. Her buluşmanın belirli bir zamanı olduğu gibi bir de buluşma yeri vardır. İşte Mikat, yaratan ile buluşma yer ve zamanını ifade eder. Mikat sınırına geldiğinde artık büyük buluşma başlamıştır Dünyaya geldiğindeki sadelikle ve kabirden kalkarak mahşere yürüyen bir yolcusun ki, sırtına kefenini giymelisin. Üzerindeki kıyafet ihram ve iki parça, dünyalık bütün süsten ve görüntüden uzak. Baş açık, ayak yalın. Sonsuz güç ve kudret sahibinin karşısında, yokluk ve yoksulluk görüntüsü içinde mahcubiyetin zirvesindesin. İhrama girdin ve dünya arkanda kaldı. Sakın kozmetik kullanma. Gün cesedi kollama günü değildir, gün maskelerin düşüp, için dışa döndüğü gündür. Tarak yok, ayna yok, parfüm yok, makas yok, yeter cesedine çok itina gösterdin şimdiye kadar, şimdi içine dön ve ruhunu süsle, onu güzelleştir... Mahşerde fiyakana bakılmaz. Orası “el ne der“ kaygısının yerini tamamıyla “Allah ne der” kaygısının aldığı makamdır. Dünyayı hatırlatan, dünyalık statüleri gösteren, seni ayrıcakklı gibi gösteren elbiseleri arkanda bırakarak, herkesin Allah (cc) huzurunda eşit olduğunun temsili kıyafeti olan iki parçalık ihrama bürünüştür. Dünyalık elbiseler atılmış, “Takva elbisesi daha hayırlıdır.“ Beyaz ihramlara bürünmen sana, ölümü dirilişi ve mahşer anını hatırlatır. Yeniden dirilişin, yani mahşerin provasındasın. Kabe’yi Tavaf Etmek Tavaf, birşeyin etrafında dönmek anlamında olup, Hacer-i Esved’in hizasından başlayarak Ka’be’nın etrafında yedi defa dönmektir. Bu dönüşlerin herbirine “şavt” denir. Tavafın Kabe etrafında yapılacağını “... ve Beyt-i Atik-i (Kabe’yi) tavaf etsinler.“ ifadelerini içeren ayetten anlamaktayız. Umre tavafı bütün mezhepler tarafından farz olarak kabul edilir. Umre tavafının vakti ihrama girilmesinden sonra başlar ve son vakit sınırı yoktur. Yani umre için ihramda iken herhangi bir zamanda tavaf yapılabilir. Tavafın Geçerli Olmasının Şartları: -Niyet. Tavafın geçerli olması için niyet şarttır. -Tavafı belirli vakitte yapmak. Umrenin tavafı ihrama girdikten sonra yapılır. -Tavafı, Mescid-i Haram’ın içinde, Kabe’nin etrafında yapmak. Mescid-i Haram’ın içinde -Kabe etrafında, tavaf yapılan metaf alanında, mescidin kapalı kısımlarında ve herhangi bir katında yapılabilir. -Tavafın en az dört şavtını yapmak. Tavafın ilk dört şavtı farz, tavafı yedi şavta tamamlamak vaciptir. Diğer üç mezhepte yedi şavtın hepsi rükündür. Bir şavtın dahi eksik olması tavafı geçerli kılmaz, tamamlanmalıdır. Tavafın Vacipleri: -Abdestli olunması, -Tavafı avret mahalli örtülü olarak yapmak, -Teyamün, yani kabeyi sol tarafına almak, -Tavafa Hacer’ül-Esved veya hizasından başlamak, -Tavafı (gücü yetenlerin) yürüyerek yapmak, -Tavafı hatim (Hicr-i İsmail) dışından yapmak, -Tavafı yedi şavta tamamlamak, -Tavaf namazı kılmak. Tavafın Sünnetleri: -Necasetten taharet, -Tavafa başlarken Hacer’ül-Esved hizasına, Rükn-ül Yemani yönünden gelmek, -Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacer’ül-Esved’i selamlamak, (İstilam etmek.) -Arkasından say yapılacak olan tavafların ilk üç şavtında erkeklerin remel yapması, -Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin iztibâ yapması, -Muvalat yani tavafın bütün şavtlarını peşpeşe yapmak, -Erkeklerin mümkün olduğunca Kabe’ye yakın, kadınların ise sıkışmayacak kadar uzaktan tavaf etmeleri, -Tavaf esnasında dua etmek, -Tavafı huşu ile yapmak, -Tavaftan sonra zemzem içmek. Remel: Erkeklerin tavafın ilk üç şavtında heybetli yürümeleridir. İztibâ: Tavafta ihramlıyken sağ omuzları ilk üç şavtta açık bulundurmaktır. Umre Yolcusu Tavaftan Ne Anlamalı? Tavaf, bir şeyin etrafında dönmek demektir. Evrenin en küçük maddesi olan atomdan, en büyük galaksiler dahi tavaf halindedir. Herşey Yaratanına ibadet etmektedir. Sen de kendini bu ulvi akışa bırakırsın, bir damla iken derya olursun. Tavafa Kabe sol tarafa alınarak başlanır. Yani, insanın kalbi ile Beytullah yanyana gelmiş olur. Yani, yüreğini Beytullah’a vermiş olursun. Kalbini Beytullah ile inşa etmenin gayretiyle tavaf edersin. Çünkü Kabe Allah’ın evi, kalp de O’nun nazargahıdır... Tam yedi defa dönmelisin. Hatırla, 7 sayısı sonsuzluğu, sürekliliği ifade eder. Hani muhabbet “müebbet” idi, işte sırrı bu. Yedi defa dönüyorsun. Yani, Yaratanına kulluğunun sonsuz ve sürekli olduğunun sözünü veriyorsun. Ve bu kulluğu aşkla yapıyorsun, öyle bir aşk ki, sonsuz ve sürekli bir aşk. TAVAF Tavaf’ın 1. şavtında okunacak dua: Şanı yüce olan, her türlü noksanlıktan uzak olan Allah’ı tesbih ederim. Her türlü hamd Allah’a mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Azamet sahibi Allah’tan başka kuvvet sahibi yoktur. Allah’ın da salat ve selam ettiği Allah’ın Rasulü Muhammed’in üzerine salat ve selam olsun. Ey Allah’ım! Sana, iman ederek, Kitabını tasdik ederek, ahdini tutarak, Senin Nebi’n ve sevgilin olan Muhammed’e (s.a.v) uyarak geldim. Ey Allah’ım, ben, afv ve afiyetler istiyorum, dinde olsun, dünya ve ahirette olsun daima afiyetler istiyorum. Cennetine kavuşmak. Tavaf’ın 2. şavtında okunacak dua: “Ey Allahım! Bu ev, senin evindir. Güvenlik ise sadece senden gelen güvenliktir. Kul, senin kulundur. Ben de senin kulunum. Senin kulunun çocuğuyum. Burası, cehennemden sana sığınanların yeridir. Ey Allah’ım! Bize imanı sevdir onu kalbinize süsle. Bizi, kürfürden. fısıktan ve isyandan tiksindir. Bizi doğruya erenlerden eyle. Ey Allahım! Bizi. kullarını yeniden dirilteceğin günün azabından koru. Cennetine hesabsız girenlerden eyle.” Tavaf’ın 3. şavtında okunacak dua: “Ey Allahım! Ben, şekten, şirkten, ayrılıktan, iki yüzlülükten, kötü ahlaktan, kötü görünüşten, malıma, aileme ve evlatlarıma çirkin bir dönüşten sana sığınırım. Ey Allah’ım! Hiç şüphesiz senin rızanı, Cennetini istiyorum. Senin gazabından ve Cehennemden yine sana sığınırım. Ey Allah’ım! Kabir fitnesinden de sana sığınırım, ölümün ve hyatın fitnesinden de sana sığınırım.” Tavaf’ın 4. şavtında okunacak dua: “Ey Allah’ım! Bunu kabul edilmiş bir umre kıl. Çalışmalarımı şükretmeye değer çalışmalardan, günahlarımı affedilmiş günahlardan, amellerimi de salih ve makbul amellerden eyle. Ey kalplerde olanları bilen Allahım! Beni karanlıklardan aydınlığa çıkar. Ey Allahım! Ben senin rahmetini kazandıracak şeyleri, mağfiretini kazandıracak çalışmaları, her türlü günahlardan, kötülüklerden kurtuluşu, her türlü iyilikte zenginliği, cennete kavuşmayı, ama cehennemden kurtulmayı istiyorum. Beni rızıklandırdığın şeylere kanaat etmeyi, bunlardan bana verdiklerini bereketli kılmanı, benim bilmediğim, ama, senin bildiğin iyilikleri de bana ver.” Tavaf’ın 5. şavtında okunacak dua: Ey Allah’ım! Beni, senin gölgenden başka hiç bir gölgenin olmadığı ve senden başka hiç bir şeyin baki olmadığı günde, senin arşının gölgesinde gölgelendir. Beni, senin peygamberin olan Muhammed’in (s.a.v) havuzundan bir daha hiç susamayacak şekilde sula. Ey Allah’ım! Ben, senden, senin peygamberin Muhammed (s.a.v) hangi hayırları istemişse onları istiyorum. Ve senin peygamberin Muhammed (s.a.v), hangi şeyden sana sığınmış ise onlardan ben de sana sığınıyorum. Ey Allah’ım! Ben senden cenneti istiyorum. Cennet nimetlerini istiyorum. Cennete yaklaştıracak, söz, fiil veya amelleri diliyorum. Tavaf’ın 6. şavtında okunacak dua: Ey Allah’ım! Biliyorum, senin benim üzerimde pek çok hakkın bulunuyor. Yine senin yarattıklarınla benim aramda da haklar var. Ey Allah’ım! Senin, benim üzerimde olan haklarını affeyle. Yarattıklarına ait olanların yükünü üzerimden kaldır. Helal olan nimetlerinle bana boluk ver ve haramından sakındır. Ey mağfireti bol olan Allah’ım! Sana itaat edip, sana isyan etmekten, senin lütfuna kavuşup, senden başkasına muhtaç olmaktan beni kurtar. Ey Allah’ım! Şu evin gerçekten de çok azametlidir. Sen de çok şereflisin. Ve sen ey Alalh! Halimsin, Kerimsin, Azim’sin. Beni affeyle, çünkü sen, affetmeyi seversin. Tavaf’ın 7. şavtında okunacak dua: Ey Allah’ım! Ben senden kamil bir iman, sadık bir bilgi, geniş bir rızık, huşulu, titreyen, ürperen, korkan bir kalp, zakir bir dil, temiz ve helal kazanç, samimi bir tevbe, ve ölümden önce tevbe istiyorum. Ölüm anında kolaylık, ölümden sonra mağfiret ve rahmet ile hesap anında af, Cennetine varmak ve Cehennemden kurtulmak istiyorum. Çünkü senin rahmetin çok geniştir, ey aziz ve çok bağışlayıcı olan Allah’ım! Rabbim, benim ilmimi artır ve beni salihlerden eyle. Rükn-ü Yemani’ye gelince de: “Ey Rabbimiz! Dünyada da ahirette de bize iyilikleri ver. Ey Aziz, ey bağışlaması bol olan Alemlerin Rabbi! Cehennem ateşinden bizi koru. İyilerle birlikte bizi Cennetine girdir,” duası okunur. Hacer-ül Esved’in yanına gelince Hacer-ül Esved tekrar selamlanır ve 6. şavta başlanır. SA’Y Kabe tavaf edildikten sonra Sa’y yapılacaktır. Sa’y, Safa Tepesi’nden başlar ve Merve Tepesi’nde biter. Safa Tepesi’nden Merve Tepesi’ne 4, Merve Tepesi’nden Safa Tepesi’ne 3 şavt vardır. Sa’y, Safa’dan başlar ve 7 şavt sonra Merve’de sona erer. Sa’y esnasında yeşil direkler arasında “Hervele” yapılır. Yani, güçlü olduğunu gösterecek şekilde vakarlı ve çalımlı bir şekilde biraz hızlanarak geçilir. Sa’y için Safa Tepesi’ne gelinerek, buradan Kabe aynen Hacer’ül Esved’in selamlanması gibi eller omuz hizasına gelecek şekilde selamlanır. Kabe’ye dönülerek şu dua yapılır. Allah’ın ve O’nun Resulünün başladığı gibi başlıyorum. Şüphesiz Safa ve Merve Allah’ın işaretlerindendir. Kim Kabe’yi hac veya umre niyeti ile ziyaret ederse, bu iki tepeyi tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim bir iyiliğe başkası zorlamadan sarılır ve onu kendiliğinden yaparsa, hiç şüpheniz bulunmasın ki, Allah iyiliklerin karşılığını veren ve herşeyi gerçekten de hakkıyla bilendir. Sa’ya başlamadan önce şu dua yapılarak sa’y yapmaya niyet edilir: Ey Allah’ım! Safa ve Merve arasında, yedi şavt yapmak üzere, senin rızan için umre sa’yı yapmak istiyorum. Onu bana kolay kıl ve benden kabul buyur. Safa Tepesi’nden Kabe’ye doğru selam verilerek: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür ve çünkü her türlü hamd O’na yapılır, diye tekbir getirilerek sa’y’a başlanır. Say’ın 1. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah büyüklerin en büyüğüdür. Allah’a çok çok şükürler olsun, çünkü her türlü hamd O’na yapılır. Her şeyden münezzeh olan Allah, azamet sahibidir. O’na gece gündüz, sonsuz hamdederiz. Azamet sahibi Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur. Tek olan Allah’ın kendisinden başka hiç bir ilah yoktur. O’nun ortağı da yoktur. Mülk ve iktidar O’nundur. Hamd O’nundur. O, diriltir ve öldürür. O kendisi diridir ve hiç ölmez. Hayır da O’nun elindedir. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. Ve dönüş de O’na olacaktır. Say’ın 2. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Hamd sadece Allah’adır. Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur. O Allah ki, yalnızca bir tektir ve her şey kendisine muhtaçtır. Ve O Allah’ın ne yoldaşı, ne de çocuğu vardır. O’nun mülkünde ve iktidarında ortak olamaz, olmaz. İşlerini yapması için de bir yardımcıya ihtiyacı da olmaz. Öyleyse, O Allah’ı en büyük bil ve öyle inan. Ey Allah’ım! Sen şüphesiz indirdiğin kitabında şöyle diyorsun: “Bana dua edin, yalvarın, size de hemen cevap verip bahşedeyim.” Rabbimiz! Bize emrettiğin gibi sana gelip yalvarıyoruz. Bizi affeyle. Çünkü sen hiç bir zaman vaadine muhalefet etmezsin. Say’ın 3. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Hamd sadece Allah’adır. Ey Rabbimiz! Bize nurunu tamamla. Bizi affeyle. Çünkü sen her şeyi yapmaya hakkıyla kadirsin. Ey Allah’ım! Senden hayrın hepsini istiyorum. Erken olanını da, geç olanını da istiyorum. Senden günahlarımın bağışlanmasını diliyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Senden aynı zamanda rahmetini de diliyorum. Ey Rabbim! Beni bağışla, bana rahmet et. Kusurlarımı affet, bildiğin günahlarımı da sil. Çünkü Sen, bizim bilmediğimizi bilensin. Şüphesiz ki, Sen izzet sahiplerinin en yücesi ve en şereflisisin. Say’ın 4. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Hamd sadece Allah’adır. Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur. Allah’ım, ben Senden Senin bildiğin hayırları diliyorum. Senin bildiğin kötülüklerden de sana sığınıyorum. Ve Senin bildiğin her şeyden de Senden bağışlanmamı istiyorum. Çünkü bütün gayb alemini ve bizim bilmediğimizi, her şeyi bilen yalnız Sensin. Allah’tan başka ilah yoktur. Ki O Allah, tek mülk ve iktidar sahibidir, tek gerçek olan Haktır ve Mübindir. Muhammed de Allah’ın Resuludur. O da her şeyi doğru söyleyen ve vaadine güvenilendir. Ya Rabbi, beni İslam ile hidayetlendirdiğin gibi, beni ondan ayırma da. Beni müslüman olarak vefat ettir. Say’ın 5. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Hamd sadece Allah’adır. Sen her şeyden münezzehsin. Biz Sana gereği gibi, Senin hakkın olduğu gibi şükredemiyoruz. Seni Sana layık olan şekliyle tenzih ederiz. Ey Allahım! Bize imanı sevdir. Onu gönüllerimize, kalplerimize nakşet. Bizi küfürden, fasıklıktan, sana isyan etmekten tiksindir. Ve bizi doğru yola erenlerden eyle. Ey Rabbim! Kalbimi aç, gönlümü genişlet. Ve işlerimi de kolay eyle. Say’ın 6. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Hamd sadece Allah’adır. Tek olan Allah’tan başka ilah yoktur. Ki O Allah, vaadine sadıktır. Kuluna yardım eder. İslam’a düşmanlık eden grupları da tek başına hezimete uğratır ve uğratmıştır da. Allah’tan başka ilah yoktur. O’ndan başkasına da ibadet ve kulluk etmeyiz. Kafirler hoş görmese de O’nun dini en doğru dindir. Ey Allah’ım! Bana hidayet ve takva diliyorum. Af ve zenginlik diliyorum. Allah’ım! Hamd Sana mahsustur. Bunu dilimizle de söylüyoruz. Bu söylediğimiz ne güzeldir. Say’ın 7. şavtında okunacak dua: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, O’nu büyüklerin en büyüğü olarak tekbirle anarım. Allah’a çok çok şükürler olsun. Allah’ım! Bize imanı sevdir. Onu, gönlüme, kalbime nakşet. Beni, küfürden, fasıklıktan, Sana isyan etmekten tiksindir. Ve beni doğru yola erenlerden eyle. Rabbim! Bana merhamet et, beni bağışla. Bana ikram et ve sadece senin bildiklerini de affeyle. Çünkü, bizim bilmediklerimizi Sen elbette biliyorsun. Ve sen hiç şüphe yok ki, ikram edenlerin, affedenlerin en izzetlisisin. Safa Tepesi’nden Kabe’ye doğru selam verilerek şu ayeti kerime okunur: Şüphesiz Safa ve Merve Allah’ın işaretlerindendir. Kim Kabe’yi hac veya umre niyeti ile ziyaret ederse, bu iki tepeyi tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim bir iyiliğe başkası zorlamadan sarılır ve onu kendiliğinden yaparsa, hiç şüpheniz bulunmasın ki, Allah iyiliklerin karşılığını veren ve herşeyi gerçekten de hakkıyla bilendir. SFA ve MERVE TEPELERİ Safa Tepesi Mescidi Haram’ın kuzeydoğusunda Ebukubeys Dağı’nın eteğindedir. Merve Tepesi ise Harem-i Şerif’in kuzeybatısındadır. Safa ile Merve tepelerinin arası 400 m. kadardır. Kur’an-ı Kerim’de: “Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah’ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir,” buyurulmaktadır. Ayeti Kerime’de Safa ve Merve isim olarak geçmektedir. Hz. Hacer, Hz. İsmaile su bulabilmek için Safa ve Merve arasında telaşla koşturuvermiş. Bundan dolayı burada Hz. Hacer’in koşturmasına temsil olarak sa’y yapılmaktadır. ZEMZEM Hz. İbrahim (a.s.) eşi ve oğlunu biraz su ve azık ile Mekke vadisinde bırakarak geri döndü. Hz. Hacer su ve erzak bitince, oğlu İsmail (a.s.) için telaşla Safa ve Merve arasında yedi defa gidip gelirken, Hz. İsmail’in oturduğu yerde kaynayan zemzem suyunu görür ve Cenab-ı Allah’a şükreder. Hz. Hacer su etrafa taşmasın diye zemzemin etrafını toprakla çevirir. Bu arada “dur, dur” anlamında “zem, zem” diye seslenir. Bu suyun adı da “zemzem” olarak konmuş olur. Zemzem, Mescid-i Haram’da, bir çok yerde özel termoslarda ve Kabe kapısının karşısında musluklardan içilebilmektedir. Ayrıca, Peygamberimizin doğduğu evin yan tarafındaki çeşmelerden zemzem doldurabilmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Zemzem suyu ne maksatla içilirse o maksatla faydalıdır.” buyurmuştur. | HAC-UMRE HACCI ANLAMAK-1 HACCI ANLAMAK-2 HAC İLMİHALİ-1 HAC İLMİHALİ-2 HAC-1 HAC-2 HACCIN TARİHÇESİ HACCIN FAR-SÜNNET-VACİPLERİ HACCIN HİKMETLERİ HAC KAYITLARI İSLAMDAN ÖNCE HAC İSLAM DA HAC UMRE NEDİR UMRENİN HÜKMÜ UMRENİN YAPILIŞI DİYANET UMRE DİYANET UMRE REHBERİ-1 UMRE DUALARI DİYANET UMRE YOLU UMRE KAYIT |
Dikkat!
Görüntü ve Bilgiler Alıntıdır Telif Hakkı İle Korunuyor Olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder